Bartın Mutlu Son Masaj

Bartın Mutlu Son Masaj

Bartın Mutlu Son Masaj

Bartın Mutlu Son Shiatsu, tam bir teknik olarak 20. Yüzyılın baÅŸlarında Japonya’da ortaya çıktı. Kökenleri Çin’de olup, geleneksel Çin tıbbından ve 5. Yüzyılda tam bir teÅŸhis ve tedavi sistemi olarak geliÅŸen anmo tekniÄŸinden gelmektedir. Maneviyatın vücut masajı ve vücut basıncı uygulamasıyla birleÅŸimine dayanıyordu. 1300’den sonra itibarını kaybeden Çin anmo’su, kas-iskelet sistemi hastalıklarını ve yaralanmalarını tedavi etmekle sınırlı kaldı.

Çin’in Japonya’ya yakınlığı nedeniyle birçok geleneksel ÅŸifa tekniÄŸi Japonlar arasında hızla yayıldı. Anmo, Japon kültürüne uyarlanarak samurayların iyileÅŸme pratiklerini , hemen sonra anma veya amma olarak adlandırılan Çin tekniÄŸi anmo ile birleÅŸtiren yeni bir tekniÄŸe dönüştü . Edo döneminde (1602-1868) popülaritesinin zirvesine ulaÅŸtı. Görme engellilerin dokunma hassasiyetinin arttığı yönündeki yaygın görüş sebebiyle anma, kısa sürede kör insanların baÅŸarı göstermiÅŸ olabileceÄŸi bir meslek halini aldı.

1919’da anma adının yeniden canlandırılması ihtiyacı üstüne Tamai Tempaku, ” parmak basıncı yöntemi ” anlamına gelen “Shiatsu Ho” kitabını yayınladı. Anma ilkeleri ve batı anatomisi metinde birleÅŸtirilmiÅŸtir. O andan itibaren uygulayıcılar fizyoloji, psikoloji ve geleneksel Çin tıbbı benzer biçimde kavramları mesleklerine dahil etmeye baÅŸladılar . Sonuç olarak, 1925 yılında Japonya’da Shiatsu’nun anma’dan tamamen ayrılmasını amaçlayan ilk Shiatsu Åžifacılar DerneÄŸi kuruldu.

Tokujiro Namikoshi’nin (1905-2000) modern Shiatsu’nun geliÅŸimindeki rolü belirleyici oldu. Hem anma hem de batı masaj teknikleri konusunda eÄŸitim almıştı. 1929’da Hokkaido’da ilk basınç terapisi kliniÄŸini kurdu ve bu, Shiatsu’yu Batı tıbbı ve vücut bilimleri (fizyoloji, anatomi) çerçevesine yerleÅŸtirerek ilerlemesine yardımcı oldu. O zamandan beri öğrencileri daha çok maneviyata dayalı ve DoÄŸu felsefesine yönelik çeÅŸitli shiatsu okulları kurdular.

Shiatsu, Japonlara özgü bir terapi ÅŸekli bulunmasına karşın kökleri eski Çin felsefi fikirlerine kadar uzanmaktadır. Mevcut en eski metin – Sarı İmparatorun Dahiliye KlasiÄŸi (Han Hanedanı MÖ 206 – MS 25) bize o dönemde tıp ve felsefenin nasıl birbirine baÄŸlandığına dair bir ipucu veriyor. Metin, İmparator Huang Ti ile doktoru/bakanı Ch’i Po arasındaki bir dizi diyalogdan oluÅŸuyor. Vurgu, muhit ve coÄŸrafyanın bireyin saÄŸlığını iyi mi etkilediÄŸi üzerinedir.

Belirli coğrafi bölgelerde tıpta dört Klasik yaklaşım geliştirildi.