Bartın Mutlu Son Masaj Hizmetleri Esra

Bartın Mutlu Son Masaj

Bartın Mutlu Son Masaj Hiç kimse hayatın hikayesinin muhazafa edilmesinin sonraki kuşaklar için önem taşıdığını bilmiyordu veya bunu umursamıyordu herhalde. Ayrıca töre ve ahlakta ani bir değişim yaşanmadı; insanlar ilk kez yasalarını yazdıklarında, tarihöncesi kafa yapısı hâlâ geçerliydi. Ur-Nammu, Hammurabi ve Musa’nın yazılı yasaları uzun zamandan beri yerleşik olan yazıya geçmemiş toplumların etkileşimlerini yansıtır. [7] Kan Bağları ve Kanlı İlişkiler: İlk Seks Suçları Eski hukuku doğuran tarihöncesi geleneklerin tam olarak nelerden oluştuğuna dair çokça tahmin yürütülmüştür ama emin olduğumuz bir nokta var ki, o da cinsel dürtülerin bugün olduğu gibi hemen deneyimlendiği ve insanları ceza gerektiren bedensel eylemlerden alıkoyamadığıdır.

Aziz Augustinus’a göre cinsel organların ısrarlı talepleri, Adem ve Havva’nın günahlarından ötürü Tanrı’nın insanlık üzerindeki lanetiydi; her seks eylemi ve düşüncesi, ilk erkekle kadının hatalarının yeni bir cezasıydı. Aynı konuya farklı bir açıdan bakan Platon da insanların sekse duyduğu yoğun arzuyu kabul edip Yasalar’da şöyle der: “Seks en azgın delilikle insan ruhunu etkiler; döl vermeye duyulan şehevi istek, azami şiddetiyle insanın içini yakar.”

Bartın Mutlu Son Masaj

Bartın Mutlu Son Masaj Platon’a göre seks dürtüsü, insanın parçalanmış doğasını bütünlemek için giriştiği çılgınca bir bilinçaltı çabadır. İlk insanlar seks dürtüsünü bu sözcüklerle ifade etmeseler de bunu kesinlikle hissediyorlardı. Eğer insanlar büyük gruplar halinde birlikte yaşayacaklarsa, bu “çılgınlığı” dizginlemek için bir şeyler yapmak gerektiğini elbette biliyorlardı. Seks dürtüsü terbiye edilip ortak ihtiyaçlara tabi kılınana kadar medeni hayat mümkün olamazdı. Erkekler için bu, kadının gizemine uyum sağlamak anlamına geliyordu. İlkel toplumlarda, erkekler doğaya nasıl huşu ve korkuyla bakıyorlarsa, kadınlara da öyle bakıyorlardı muhtemelen. İlk insanlar, ölümcül ve anlaşılmaz kuvvetleri olan doğayla sürekli savaş halindeydiler.

Doğanın çekirdeği dişinin rahmiydi ve bu rahimden yeni insan yaşamı, fışkıran kanlar ve çığlıklar eşliğinde doğuyordu. Milattan önce yaklaşık dokuz bin dolaylarına (Homosapiens’in veya modern insanın ortaya çıkışından kabaca yüz seksen beş bin yıl sonra) kadar cinsel ilişkiyle hamilelik arasındaki bağlantı tespit edilememişti. Muhtemelen seks ve doğum arasındaki uzun süre yüzünden insanlar aradaki bağlantıyı kuramıyor ve her halükarda kadınlar kısa yetişkinlik yaşamlarının çoğunu hamile olarak ya da çocuk emzirerek geçiriyorlardı.